17 Şubat 2010 Çarşamba

A.S.Neill'den alıntılar

Neill'in "Sorunlu Aile"sini okuyorum. Öyle çarpıcı, öyle etkileyici tespitleri var ki, oha oluyorum kelimenin tam anlamıyla...

"...sıkı ev disiplininin en geniş anlamıyla hadım edilmeyi, yaşamın hadım edilmesini hedeflediğini söylemek hiç yersiz olmaz. Hiçbir itaatkar çocuk özgür bir yetişkin olamaz; cinsel arzularını kendi kendine doyurması nedeniyle cezalandırılan hiçbir çocuk, hiçbir zaman tam anlamıyla cinsel boşalma yetisine sahip olamaz. Anne babanın kendinin olmayı başaramadığı kişiyi çocuklarında görmek istediğini söylemiştim, dahası var; duygularını bastırmış her ana baba, çocuğunun hayattan kendisinin aldığından fazlasını almamasını sağlamaya kararlıdır. Ölü ana babalar, çocuklarının canlı olmasına meydan vermezler!"

Bizler ne durumdayız? Duygu hayatımız, cinsel hayatımız ne durumda? Hiç bakıyor muyuz kendimize? Neleri bastırıyor; dolaylı olarak çocuklarımıza bastırılmış hangi duygularımızı aktarıyoruz?
Çok zor sorular bunlar, biliyorum ama mutlaka konuşup irdelenebilmeli...utanıp sıkılmadan...

16 Şubat 2010 Salı

Kendime ait Zaman ve Mekan istiyorum

İnsanın çocuğuyla yalnız kalamaması nasıl bir duygudur, biliyor musunuz?
Son derece sıkıntılı ve bunaltıcı!
Deniz'e annemin bakmasının büyük avantajları olduğu kadar büyükkkk dezavantajları da var...
Keşke en azından 2 yaşını bitirene kadar çocuğuma kendim bakabilseydim...Keşke imkanlarım buna elverseydi...
Bugün biraz sıkıntılıyım...kafam da karışık.
Çekirdek ailemi yeniden organize etmek istiyorum.
Evimde kendime ait Zaman ve Mekan istiyorum.
Çocuğumla birebir yaşayacağım geniş zamanlar istiyorum, özgürce, kimsenin karışmadığı, kimsenin fikrini belirtmediği, kimsenin çat kapı gelmediği zamanlar...Deniz, Tolga ve Ben'in, Aile olduğumuzu hissedip yaşayabileceğimiz ortamlar...
Böyle kalabalık bir sülalede ne yazık ki buna çok fırsatım olamıyor!
Ne yapmalıyım, katı sınırlar mı çizmeli yoksa daha da esneyip rahatlamalı mı, konuşsam bir türlü konuşmasam bir türlü...sıkışmış durumdayım :((((

15 Şubat 2010 Pazartesi

İlle de çocuk, her daim çocuk!

Sabah zonklayan bir kafayla işe geldim!
Öyle dayanılmaz bir ağrıydı ki, bir an önce rahatlamak amacıyla hiç tarzım olmasa da kuvvetli bir ağrıkesiciyi mideye indirdim. Öğleden sonra oldu, hala sersem gibiyim...

Dün akşam özlediğimiz ve hevesle beklediğimiz bir arkadaşımız evimize kalmaya geldi.
Deniz gündüz uykusunu almış, yürüyüşün üzerine ılık banyosunu yapmış, ev hali içinde mutlu mesut oynuyordu. Ben de "oh oh ne güzel, akşam da Tolga ile oynarlar ben de bol bol sohbet ederim" diye safça hayaller kurup geceyi programlıyordum kendimce.. ancak ve ancak gecenin sonunda şunu anladım ki, çocuklu bir insan olarak hevesle program yapıp, gerçekleşmeyince de hayal kırıklığına uğramayacaksın! Hatta ve hatta isterse evine Kraliçe Elizabeth gelsin, ilk ÖNCELİĞİ daima ÇOCUĞUNA vereceksin! Boşver yemeği, sofrayı, çay, kahveyi...kimse aç kalmaz nasıl olsa.
Normalde Pazar akşamları yemek seromonisi ile uğraşmayız biz, Tolga bir şeyler hazırlar, hallederiz.
Vaktimizin çoğunu Deniz ile birlikte oynayarak, dolaşarak, sohbetleyerek geçiririz. Her talebine karşılık verir, asla onu geri çevirmeyiz. İlgi, alaka, zaman, paylaşım...hep onunladır. Hafta içi yeterince tatmin olamayan Anne&Baba özlemini, haftasonları tüm önceliği ona tanıyarak doyurmak isteriz kendimizce.
Dün akşam, yemek, sofra, mutfak telaşı, sohbet özlemi derken, bacaklarıma tırmanıp sürekli kucakta kalmak isteyen minik oğlumu biraz ihmal ettim sanırım ki, gecemizi her daim hatırlanabilecek bir geceye çevirdi. Yerimden kalkıyorum ağlıyor, Tolga odadan çıkıyor, ağlıyor, su veriyoruz ağlıyor, bir Tolga'ya bir bana...ne yapsak mutlu edemedik minik kuşu...Bizim çaresizliğimiz onun hıçkırıklarıyla birleşince üzüntümüz daha da arttı. "Çocuğun davranışlarının altında yatan ihtiyacı anlayıp tatmin ederseniz, olay kendiliğinden çözüme kavuşur" diyen Prof.Dr.Sabiha Paktuna geldi sürekli aklıma, 16 aylık miniğimi anlayamadığımız için içim daha bir parçalandı! Yavrucuğuma sarıldım, "yanındayız annecim, seni çok seviyoruz, seni çok önemsiyoruz, seni ihmal ettiysek çok özür dileriz, lütfen gevşe ve rahatla, buradayız biz" fısıltılarım onun hıçrıklarına karışarak uykunun kollarına bıraktık kendimizi. Meleklerini de çağırmıştım, onu rahatlatıp korusunlar diye, iyi çalışmış olmalılar ki sabaha kadar deliksiz uyudu bizimki.
Sabah sekizde gayet zinde, yenilenmiş, neşe dolu çocuk enerjisiyle ayaktaydı!

Onun mutluluğunu görünce birden gevşeyen Ben, koca kafama koca bir de baş ağrısını ekleyip öyle start aldım yeni haftaya. Hah dedim, haftanın dersi ille de çocuk, önce çocuk!

5 Şubat 2010 Cuma

Soğuk İzmir günleri, hastalıklar, güzel kitaplar, ilk azımız ve maymuna dönen Ben üzerine...

Ben geldim !!!!
Neler neler oldu geçen sürede bizim cephede...

İzmir'de alışık olmadığımız soğuklar tabiri caizse tam anlamıyla kıçımızı dondurdu!
Zar gibi giyinen ben bile üzerime kalın bir mont çekip, Kordon'un ayazına karşı atkı ve bereyi doladım boynuma...
Deniz kuşu eve hapsoldu, camdan kuşları, uçakları, nene ve dedeleri izledi...
Evde karıştırılmadık delik bırakmadı, bizim yatakta zıplamayı ve atlamayı keşfetti, en zevkli oyunumuz haline geldi...

Nuray'cım işe döndü ama hastalıklarla birlikte...Sonra Eva, ardından Avi hastalandılar...bütün ofis hastalıktan kırıldı çoluk çocuk...aman korunalım derken Fritz de hastalandı. Ben aralarında tek tabanca sağlam kalma çalışmalarımı hala sürdürüyorum...

Nihancım vasıtasıyla Prof.Dr.Sabiha Paktuna Keskin'i ve şahane eserlerini keşfettim.
Nasıl bir iştahla okuyorum nasıl...en çok Doğru bildiğim Yanlışlarımla karşılaşmak beni çok etkiledi. Tüm bu bilgileri içselleştirip sağlam bir zemine oturtmak lazım. Şu an kafam allak bullak vaziyette...

Ben patlamadan çok şükür Deniz kuzumun ilk azısı patladı!
Çocuğum ağzındaki ızdıraptan tüm neşesini yitirdi, iştah kayboldu, uykuları bozuldu, kucağa düştü iyice, hiç bırakmayın beni diyor, yatağa koyar koymaz uyanıp tekrar göğsümüze sığınıyor...çok tatlı çokkkkk....

Tüm bu sürecin içinde maymuna dönen Ben, her akşam iş çıkışında gökyüzüne bakıp bu günü 1 dakika daha uzun yaşadık diye kendimce minik sevinçler yaratıp evimin yolunu tutuyorum...