21 Ekim 2010 Perşembe

Giderek Tatsızlaşan Şehrim Üzerine...

Tatsız geçen bir Pazar gününün üzerimizdeki etkilerini dağıtmak ve eğlenceli bir şeyler yapmak adına öğleden sonra İzmir Doğal Yaşam Parkı'na gidelim dedik ve büyük bir hayalkırıklığıyla bir daha gitmemek üzere bu sayfayı kapattık.
Benim güzel şehrim İzmir'imin "doğal" adı altında kalan birkaç parça yeşil alanı, kesinlikle gerçek İzmir'li olmayan, ne kendine ne çocuğuna ne çevresine ne de içinde yaşadığı dünyaya karşı en ufak bir saygısı olmayan, sorumsuz, pis, kaba, bencil insanlarca talan edilmekte olduğunu gördük!
Karşılaştığım insan manzaralarını yazsam karikatür mü gerçek mi ayırt edemezsiniz...yemek yediği masanın altına tükürüp ayağıyla ezen 60 yaşlarında dede mi istersiniz, son model türbanlarını takıp güruh halinde sipariş kuyruğunda birbirine bağırıp çağıran aileler mi istersiniz, baba tepeleme ketçap ve mayonezle süslediği patates kızartmasını kendinden geçmiş bir şekilde yerken, 5 yaşlarında çocuğu ayranı döktü diye onu döven bir anne mi görmek istersiniz, peçeteleri üçer beşer koparıp yer dekorasyonu olsun diye yerlere fırlatanları mı istersiniz ya da güzelim zürafaya muzlu gofret yedirmek için görevlinin ikazlarına rağmen kendini paralayan yetişkinleri mi...
İnanamadım, bu insanlar İzmir'li olamaz dedim, acayip pasifize oldum, moralim bozuldu, çocuğumuza yaşayarak vermeye çalıştığımız pozitif değer ve güzel ahlak normlarının başkaları tarafından nasıl da acımasız bir şekilde çiğnendiğini görmek beni çok ama çok üzdü.
Üstelik daha bir gün önce, küçük vapur yolculuğumuzda bize şu anki karşıyaka nikah dairesi önünden denize girilen, komşu bahçelerin dalından "çaldıkları" (ne büyük bir zevktir, bilirim!) taze meyveleri büyük bir keyifle yiyebilen, konu komşu herkesin akşam kapı önünde birbiriyle samimiyetle paylaştıkları çay saatlerini ve sohbetlerini, yazlık sinemalardaki tahta sandalye ve gazoz saatlerini gözlerinin içi gülerek anlatan tatlı mı tatlı, erdemli mi erdemli, aydınlık yüzlü, temiz düşünceli, eski Karşıyakalı, tam bir beyefendi dedemizle yaptığımız içimi ferahlatan bir sohbet yapmışken...bir gün sonra karşılaştığım bu manzaralar, yaşamakta olduğum güzel şehrimin içinde giderek yalnızlaştığımız hissini epeyce derinleştirdi bende...hakikaten kutuplaşmalar artıyor bu ülkede...birileri birileri yüzünden daha da uçlara doğru çekiliyor giderek...nerede bütünlük, nerede insanlık, nerede toplum...

1 yorum:

  1. Tam bir gazete köşe yazısı gibi olmuş bu yazı. Yeteneğini konuşturmuşsun arkadaşım :)
    Benim de Doğal Yaşam Parkı hakkındaki pozitif düşüncelerim birden yok oldu. Umarım seni gördüklerin bir anlıktır ve sürekli yaşanmıyordur. Umarım sizin gibi aileler oraya gitmeye devam ederler de bu gördüklerini bastırıp o alanı koruyabilirler..

    YanıtlaSil