Merhaba,
Şu blog işine ne kadar hevesli başlasam da, istediğim içerik ve düzeni oluşturup, blogumu güncel tutmayı hiçbir zaman beceremedim. Üstüne bir de blogların kapatılması tatsızlığı eklenince fiziksel olarak iyice uzaklaştım bu işten ama ne istediğim konusunda zihnen daha bir netleştiğimi söyleyebilirim...
Dolayısıyla blog yolculuğumu daha güvenli bir altyapı üzerinde, daha nitelikli içerikle sürdürebileceğim yeni bir adrese taşıyorum: www.myinnersky.com
Beklerim efendim!
18 Nisan 2011 Pazartesi
16 Mart 2011 Çarşamba
Affetme İhtiyacı
İçimde saklı duran öfke ve kırılmışlığı kabullenmeli ve daha çok affedebilmeliyim.
Bunu sözde değil, yüreğimin en derininde, sevginin ve güvenin en çok ihtiyaç duyduğu kimliğimde yapabilmeliyim.O zaman gelen ne olursa olsun beni güçlendirmek için geldiğini, ortada suçlu olmadığını ve herkesin dünya sahnesinde kendi realitesini gerçekleştirmekle meşgul küçük figüranlardan ibaret olduğunu derin şuurumda idrak edebileceğim.
Böyle durdukça -öfkeli bir mesafe ve tehditkar bir söylem- hiçbir meseleyi halledemediğim gibi, kendi enerjimi de gereksiz yere tüketiyorum.
Bu durumda, birinin, daha farkında ve uyanık olanın, senelerdir aynı şekilde süregelen döngüyü kırması ve yeni bir başlangıç yapması gerekiyor.
Kimse kimsenin kurtarıcısı değil elbette ama farkında olan, bu değişimi gerçekleştirmekten sorumlu.
O yüzden, diğer kişinin %97 suçlu olduğuna emin olsak bile, kendi %3'ümüzü değiştirmekten hala biz sorumluyuz!
14 Mart 2011 Pazartesi
Kazıkçı zihniyetleri kınıyorum!
Geçen haftaki soğuğa alışkın olmayan biz İzmirliler, bu haftasonu güneşi görünce kendimizi sokaklara vurduk.
Bostanlı sahili, iğne atsan yere düşmez misali tıka basa insan doluydu. Tüpünü, piknik sepetini, bisikletini. uçurtmasını...kapan gelmiş!
Manzaranın ilerleyen saatlerde çığrından çıkacağını bildiğimiz için, biz erken çıktık bisikletimizle...gayet güzel yürüdük, Deniz bisiklete bindi, biraz top oynadık, biraz teknelerin pervanelerini inceledik derken ufak bir şeyler atıştıralım diye koca sahildeki iki cafeden birine oturalım dedik.
Bu vesileyle, nacizane blogumdan, güzel havayı fırsat bilip iki çay içmek için mekanlarına oturan kendi insanlarını kazıklayan fırsatçı zihniyetleri eshefle kınıyorum!
Böyle bir şey olabilir mi? Bir ayran ve bir tavuk ızgaraya 25tl istenebilir mi? İki çay 5tl olabilir mi?
Böyle acımasız bir "serbest piyasa ekonomisi efendim" uygulaması kabul edilebilir mi?
"Parası olan oturur efendim" şımarıklık ve küstahlığı nasıl kabul görebilir?
Nasıl isyan ettim nasıl sövdüm adamlara...Para kazanmak değil bu, düpedüz insanları tokatlamak!
Şiddetle kınıyor ve bütün arkadaşlarımı bu tarz yerlere oturmayıp protesto etmeye davet ediyorum.
Kendimiz yapalım çayımızı, sandviçimizi, ekmek arası köftemizi, atalım çantamıza, yine çıkalım sahilimize.
Bu toplumda çok şeyin değişmesi gerekiyor çokkkkk...
5 Mart 2011 Cumartesi
Daha çok fotoğraf çekmek lazım
Bu aralar Deniz'in en sevdiği aktivitelerden biri, bebeklik albümlerini kucağına alıp, "anne, anlat" demek ve bu süreçte o fotoğrafları büyük bir hayranlıkla izlemek...
Onun o şaşkınlığı, heyecanı, hevesi, masumluğu karşısında gözlerim doluyor...nasıl da geçti o güzel bebeklik günleri...insan zihni hakikaten o kareleri unutuyor ama fotoğraflarla hatırlayabiliyoruz, üstelik onlara da şahane bir arşiv bırakabiliyoruz bebeklik ve çocukluklarına ilişkin...O yüzden daha çok fotoğraf çekmeli, dijital fotoğrafları bekletmeden hemen bastırmalı, albümleri özenle düzenlemeliyiz. Bence onlara verebileceğimiz en güzel hediyelerden biri bu, çocukluklarına ilişkin mümkün olduğunca çok kare bırakmak, acısıyla tatlısıyla hüznüyle sevinciyle...her şeyiyle beraber...
Oldum olası sevmişimdir bu fotoğraf işini. Deniz doğduktan sonra, www.BabaOlmak.Com'un tavsiyesiyle iyi bir dijital makine almıştım kendime.
Bu aralar biraz performans düşüklüğü yaşasak da, şimdi, hemen, tekrar başlıyoruz deklanşöre basmaya.
www.katherinemariephotography.com'a bakıp siz de küllenmeye başlayan fotoğraf aşkınızı yeniden alevlendirebilirsiniz.
Jazz
Kadın sesini jazz'a çok yakıştırıyorum.
www.cazkolik.com'da Jazz'da 2000'in Kadın Sesleri diye bir playlist var.
Şiddetle tavsiye ederim. Dinlerken state'tim değişiyor resmen...parçalar çok iyi, sesler çok iyi, enstrümanlar çok iyi ve kadınların hepsi çok güzel!!!
Dün Amazon'dan bir mail aldım, Amerika'da bestseller jazz albümlerini bildiren. Anasını satayım, üç tanesi bile yok D&R'da...ne dükkanda ne de internette.
Siparişleri biriktirip yine bir alım yapmalı Amazon'dan. Bu arada çok da güzel çocuk kitapları var, Deniz için sipariş verdiklerim:
Bunu Deniz'den önce kendim okuyacağım vallaha, zaten o Leonardo'nun resimlerini görsün ve kitaptan okuduklarımla tanısın istiyorum...
2. Oh, the places you'll go - Dr.Seuss
Dr.Seuss'in kitaplarını İdil'de görmüştüm, çizimler çok hoş, içerik daha da güzel, basit fakat anlam dolu hayat rehberlikleri var içinde. Hatta bence önce yetişkinler okumalı!
Bu serinin kitaplarını da çocuk kitaplarına bakarken keşfettim. Pek çok çeşidi var. İlgimi çeken husus, oldukça fazla yorum yazılması ve okuduğum yorumların neredeyse hepsinde olumlu izlenimlerin olmasıydı...denemek için aldım.
Ayrıca çocuklar için jazz serileri var, hem kitap (kalın kartonlu) hem de cd var içinde ama çok çeşitli satıcılar satıyor ve arada çok fiyat farkları var. Biraz daha inceleyip öyle alacağım.
Çocuk kitapları ve özellikle bu aralar kafayı taktığım çocuk çizgifilmleri hakkında ayrı bir yazı yazmalıyım.
Fit Olma Durumları
Meltem'den feyz aldım, son iki haftamı az ye çok hareket et ilkesine göre yaşamaya çalışıyorum. Gayet iyi gidiyor. İki haftada 38 bedenden 36 bedene düştüm ama asıl hedefim, hafif yiyip hafif hissetmek ve uzun dönemde 34'lük slim fit jean'lerden birine girip, kilomu koruyabilmek...yazın çeşit çeşit bikinilerimi zevkle giyebilmek...minik şortlarımı cesurca popomda taşıyabilmek...mini eteklerimin altından görünen ince bacaklarımla daha cesur yürüyebilmek...ufacık bluzlarımı "aman göbeğim taşacak" kaygısı yaşamadan gönül rahatlığıyla giyebilmek...
"Amma takmışsın görüntüye, kendini bu halinle sev" diyebilirsiniz tabii..ama 2.5 senedir bu şekilde sevdim, artık yeter!
Mesele sırf kilo da değil, topu topuna 3 kilo fazlam var. Asıl olay beslenme alışkanlıklarım değişmeye başladı. Fazla yoldan sapmadan tekrar yola sokmak lazım. Malum yaş geçiyor, her geçen gün bu sağlıklı bedenlere daha çok ihtiyacımız olacak.
Çok kararlıyım, doğum yapmadan önceki slim ve sağlıklı halime geri döneceğim!
Hoşgeldin Mart
Hızla geçen kış günlerinin ardından nihayet baharı müjdeleyen Mart ayına geldik.
Artık iş çıkışlarında hava aydınlık oluyor ya, bu bile büyük bir mutluluk oluyor benim için.
Bu bahar için çok güzel projelerim var uygulunacak:
1. Güzel bir bisiklet alıp, arkasına Deniz için bir de koltuk taktırtacağım. Bir de kask lazım tabii, onu da aldık mı bisiklet turlarımız başlayabilir sahilde.
2. Günler daha da uzadı mı, annemle beni karşılamaya gelecekler vapur iskelesine. Ondan sonra ver elini sahil..Koş, oyna, yuvarlan, tırman, dinlenmek için ufak bir çay molası, sonra güneş batışını alarak önüne, eve dönüş...
3. Arabanın arkasına iki büyük bir küçük oturulur şezlong, bir küçük piknik sepeti, birer şişe bira ya da şarap, bir de kitap...yine ver elini sahil...tabii Deniz'in bisiklet, scooter ve topunu unutmamak lazım. Sarı civcivim gözümün önünde özgürce oynarken, sonsuz gökyüzü, deniz ve yavaş yavaş batan güneşi izleyerek yaşadığım her an'a şükretmek, bu duyguyu doya doya içime çekmek...
4. Çarşamba günleri mutlaka BOSPA'ya girmek...
5. Hiç aksatmadan her sabah yarım saat koşmak...
5. Hiç aksatmadan her sabah yarım saat koşmak...
Bahar ve yazın gelmesiyle İzmir'de hayat geceye de sarkar ya, çok seviyorum bu yaşam tarzını. Ben mümkün değil denizi ve sokaklarında gece yarısı insanları olmayan bir yerde yaşayamazdım. Çok alışmışım, başka türlüsü anormal geliyor. Yazın saat 6'da işten çıktıktan sonra kocaaaaa bir gün daha oluyor resmen önünüzde..Yazlığına gidebilirsin, denize girebilirsin, bahçende ya da balkonunda keyifli bir sofra kurabilir, yemekten sonra sahilde yürüyüşe çıkıp dondurma yiyebilirsin. Gece yatmadan önce gökyüzünü boyayan ışıl ışıl yıldızları seyrederebilir, kapının önünde çiğdem çıtlatan komşularınla sohbet edebilirsin. Hatta sabah kalkıp işe gelmeden denize bile girebilirsin. Ve saat 9'da tekrar mesai başında olabilirsin...daha ne diyim :))))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)